Genç neslin umut vaat eden ve kariyerinde hızla yükselen isimlerinden Enes Koçak, Hürriyet’in sevilen programı “Sıkı Muhabbet”de Hakan Gence’nin sorularını içtenlikle yanıtladı. Hem oyunculuk kariyerini hem de özel hayatını samimiyetle paylaşan Koçak, özellikle “Kendi Düşen Ağlamaz” dizisindeki başrolüyle geniş kitlelerin ilgisini çekti. Ayrıca, eğlenceli ve duygusal anlatımlarıyla gençlik ve şöhret yolculuğuna dair önemli detaylar verdi.
1999 yılında Sivaslı bir ailenin çocuğu olarak dünyaya gelen Enes Koçak, ailesinin İstanbul’a göç etmesiyle burada büyüdü. Dört kardeşin en büyüğü olarak sorumluluk sahibi ve disiplinli bir kişilik geliştiren Koçak, çocukluk yıllarını enerjik ve yaramaz bir çocuk olarak tanımlıyor. Televizyon ve sinema dünyasına ilgisi, küçük yaşta izlediği dizi ve filmlerle başladı ve bu tutku zamanla profesyonel bir kariyere dönüştü. Ailesinde oyuncu olmamasına rağmen, oyunculuğa olan ilgisi ve azmi onu bu yola yönlendirdi. Menajeriyle tanışmasıyla birlikte sektörde adım attı ve Anadolu Üniversitesi İşletme Bölümü’nü tamamlamanın yanı sıra, çeşitli oyunculuk, diksiyon ve şan eğitimleri alarak kendini geliştirme yolunu seçti. Hatta ayağı kırıkken bile auditionlara katılmayı ihmal etmedi; bu, onun kararlılığını ve azmini gözler önüne seriyor.
İlk olarak “Hakim” ve “Kraliçe” gibi projelerde küçük roller alan Koçak, gerçek çıkışını “Kendi Düşen Ağlamaz” dizisinde elde etti. Bu projedeki performansı ve partneri Eylül Tumbar ile kurduğu samimi bağ, onu sektörde tanınan ve sevilen bir isim haline getirdi. Oyunculuğu sadece dış görünüşle sınırlı görenlerin aksine, Koçak, içten ve samimi bir oyuncu olmanın önemini vurguluyor. Hedefinin, her zaman iyi bir oyuncu olmak ve canlandırdığı karakterlerle seyirciye gerçek duygularla ulaşmak olduğunu belirtiyor. Ayrıca, kendisini sürekli geliştirmeye ve yeni projelere açık olmaya adadı ve şu anda usta yönetmen Cem Karcı ile çalışıyor olmanın gururunu yaşıyor.
“Kendi Düşen Ağlamaz” setinde başlayan yakın arkadaşlık, dizi bittikten sonra derin bir aşka dönüştü. Enes Koçak, ilişkilerinin başlangıç sürecini samimiyetle anlatıyor: “İş bittiğinde bile beraber olmaya devam ettik ve bu durum bizim için sürpriz olmadı. Birbirimizi anlama ve destekleme açısından bu meslek, ilişkimize güç kattı.” İlişkilerinin avantajları arasında ortak meslek ve anlayış yer alırken, yoğun çalışma temposu nedeniyle zaman zaman görüşmede zorluklar yaşadıklarını dile getiriyor. Ayrıca, iki oyuncu olmanın kıskançlık ve iletişim açısından avantaj sağladığını ifade ediyor.
Şöhret olmanın kendisine hem tatlı hem de zorlu yanlarının olduğunu belirten Koçak, özellikle “yanlış anlaşılma” riskine dikkat çekiyor. Bu duruma rağmen, bu yolu kendisinin seçtiğini ve şöhretle barışık olduğunu söylüyor. Kendisine en ilginç gelen anılardan biri ise, spor salonunda bir hayranının şaşkınlıkla “Şapka takınca tanınmayacağını mı zannettin?” demesiyle yaşadığı komik ve kısa süreli şaşkınlık anı. Bu tür deneyimlerin, onun şöhret olmanın getirdiği sorumluluk ve dikkat gerektiren yönlerini anlamasına yardımcı olduğunu vurguluyor.
Kendini enerjik ve sürekli daha iyiyi hedefleyen biri olarak tanımlayan Koçak, özellikle koku konusunda oldukça hassas. Arkadaşlarına danışsa da, genellikle kendi bildiğini yapmayı tercih ediyor. En büyük tutkusu ise spor ve fiziksel aktiviteler. Set temposunun yoğunluğundan kalan zamanlarda tenis oynuyor, ata binmeyi seviyor ve bu aktivitelerle kendisini yeniliyor. Ayrıca, spor ve oyunculuk dışında en büyük hobisinin müzik ve seyahat olduğunu da sözlerine ekliyor.
Enes Koçak’ın bu içten ve samimi anlatımları, onun hem yetenekli bir oyuncu hem de ayakları yere sağlam basan, genç ve dinamik bir sanatçı olduğunu gösteriyor. Gelecekteki projelerinde de adını sıkça duyacağımıza şüphe yoktur.
Bu yazı 02 MAYıS 2025 tarihinde yazılmıştır.Ne Söylemek istersin ?
Bu içeriğe henüz bir yorum yapılmamış, Şimdi ilk yorumu sen yapmak ister misin ?